Atlıhan Lületaşı El Sanatları Çarşısı, 25 adet atölyesi ile el sanatı üretim, teşhir ve satışının yapıldığı Türkiye'de lüle taşını tanımak ve ürünlerinin görmek isteyen herkesin ilk durağı haline gelmiştir. Lületaşı dendiğin de akla ilk Eskişehir ve Atlıhan Lületaşı El Sanatları Çarşısı gelmektedir.
Atlıhan Lületaşı El Sanatları Çarşısını gezemeyenler için GALERİDEN fotoğraflarına ulaşabilirler.
Atlı Han Hikayesi;
Atlı Han 1850’li yıllarda Eskişehir’in büyük toprak sahiplerinden Takattin Bey tarafından çevre köy, kasaba ve şehirlerden gelen pazarcıların, seyyahların ve köylülerin hem kendilerinin hem de hayvanlarının konaklamaları için yapılmıştır. Her gün meydanda kurulan odun pazarına, odun satmak için gelen köylüler, önce Atlı Han’a uğrar; öküz arabalarını ve hayvanlarını buraya bırakır, pazara giderlerdi. Akşam olduğunda hana döner geceyi burada geçirirlerdi. Yapıldığı tarihten günümüze kadar birçok defa el değiştiren Atlı Han genel olarak asıl amacının dışında kullanılmadı. Kurtuluş Savaşı yıllarında bölge Yunanlılar tarafından işgal edildiğinde Beyler Sokak ile Tiryaki Hasan Paşa Sokağının kesiştiği yerdeki bir numaralı evi karargah binası olarak kullanan Yunan askerleri, her gün Atlı Han’ın karşısındaki meydana gelir, hava kararıncaya kadar kendileri için konulmuş masalarda oturur, Atlı Han’ın çay ocağından gelen çayı içerlerdi. Cumhuriyetten sonra Eskişehir Garnizon Komutanlığı, burayı o dönem hanın sahibi Çerkez Hüseyin’den atlarını barındırmak amacıyla kiraladı. Fakat askerlerin yüzlerce atı her gün iki defa Akarbaşı Camisi’nin bulunduğu mevkiye sulamaya getirip götürürken oluşturdukları gürültüden halkın rahatsız olması nedeniyle birkaç ay sonra hanı boşaltmak zorunda kaldılar.
O dönemde büyük bir ahşap giriş kapısı olan hanın ortasına geniş bir avlu hakimdi. Kapının tam karşısındaki bölüm hayvanların konulduğu ahır kısmıydı. Bu hayvanların bakımını yapmak amacıyla ahırın sağ köşesinde bir nalbant dükkanı bulunurdu. Orta kısımdaki kuyu sayesinde hem hayvanların hem de misafirlerin su ihtiyacı karşılanırdı. Hanın zemin katının sol tarafı yan yana dizilmiş döşeklerden oluşan yatakhaneydi. 18. yüzyılda boş bir meydan olan Hicri Sezen Parkı’na dağlardan getirdikleri odunları satmaya gelen köylüler akşam pazar toplandıktan sonra hana gelerek bu döşeklerde yatarlardı. Hanın üst katına, sağ taraftaki merdivenlerle çıkılmaktaydı. Burası yine orta halli kişiler tarafından kiralanan, yan yana yapılmış ufak odalardan oluşmaktaydı. Atlı Han’da sonraki dönemlerde daha çok ekonomik durumu zayıf olan köylüler barınırken, durumu daha iyi olanlar ise bugünkü Hicri Sezen Parkı’nın karşısındaki günümüzde Bahçeli Kahve olarak bilinen handa kalırlardı. Atlı Han hem dinlenilip konaklanan hem hayvanların bakımının yapıldığı hem de içinde çay ocağı bulunmasından dolayı bölge halkının da toplandığı, dönemin bütün sosyal, siyasal ve ekonomik gündeminin oluştuğu bir mekan konumundaydı. Zaman içinde han, Tavafçı Hanı, Odunpazarı Hanı gibi isimlerle anıldı.
19.Yüzyılın sonlarına kadar hanın ortasındaki kuyu varlığını korumuştu. Hatta bir söylenceye göre; Yunanlılar, Kurtuluş Savaşı’nda aldıkları ağır yenilgiden sonra bu bölgeden kaçarken altınlarını bu kuyunun içine attıkları söylenmektedir. 20.yüzyılın özellikle ikinci yarısından sonra han eski işlevini yitirerek metruk ve harabe bir hal aldı. Birçok bölümü yıkıldı ya da yandı. Han, Odunpazarı Evleri Yaşatma Projesi kapsamında 2006 yılında, orjinal mimarisi göz önünde bulundurularak Atlı Han adıyla Belediyemiz tarafından yeniden inşa edildi. 675 metrekarelik bir alanda yer alan han, geleneksel mimari unsurları da içinde barındıran bir yapıdır. Zemin ve birinci kat olmak üzere iki kattan oluşan Atlı Han, içinde lületaşı, gümüş, toprak kap ve cam atölyelerinin, dükkanlarının bulunduğu geleneksel el sanatları ürünlerinin teşhir ve satışının yapıldığı bir çarşıdır. Atlı Han bu haliyle bölgenin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapısını iyileştiren en önemli aktörlerden biridir.
Atlıhan Lületaşı El Sanatları Çarşısı, 2005 Yılında Tarafından Hizmete Açılmıştır.